17 Mayıs 2017 Çarşamba

Hak ve Adalet Platformu, Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanı'ndan Randevu Talep Etti!

Hak ve Adalet Platformu, açlık grevlerinin 70. gününe giren Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve 83. gününe giren Kemal Gün için Başbakan Binali Yıldırım ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den randevu talep etti.
 
 

 
 



Sayın Başbakan Binali Yıldırım,

Bütün ilahi ve beşeri sistemlerde kutsanan insan hayatı koruma altına alınması gereken en temel insan hakkı olarak da görülür. Açlık grevi eylemleri insanların hayatını riske atan bir mahiyete sahip olmasına rağmen bu yola başvurmuş olmanın aynı zamanda ülkedeki hak arama mekanizmalarının ne denli yitirilmiş olduğunun da göstergesidir.  

Ankara'daki İnsan Hakları Anıtı önünde “işimizi geri istiyoruz” diyerek 186 gündür oturma eylemi yapmış, ardından eylemlerini açlık grevine dönüştürmüş olan Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın bu eylemleri bugün itibariyle 70. gününe girdi. Dersim Seyit Rıza parkında oğlunun kemiklerine ulaşmak için 71 yaşındaki Kemal Gün’ün açlık grevi ise 83. günündedir.    

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL sürecinde ve devamında ilan edilen KHK’lar ile yaklaşık 150 bin kamu çalışanı mesleklerinden ihraç edildiler. Bu ihraç işlemlerine karşı hak aramak ise imkânsız bir hale geldi.
Devletin en temel vazifesi vatandaşlarının hayatını muhafaza ve hakkını aramasına olanak tanımak olmalıdır. Bir zulüm mekanizmasına dönüşen KHK’lar ile insanların işlerine son verilmesi ülkede büyük  bir mağduriyet yaratmış durumdadır. Yine ilan edilen OHAL ile birçok insan hakkı ve özgürlükler askıya alınmış, ülke bir cendereye sokulmuştur.
Aslolan insan hayatıdır anlayışını hedef ittihaz ederek bu açlık grevlerine son verilme şartlarının oluşturulması, devlet yetkililerinin bu açlık grevlerine karşı duyarsızlığına son vermesi, ilan edilen OHAL ve yayınlanan KHK’lara son verip bir önce hak arama yollarının açılması gerekmektedir. 

Açlık grevinin kritik aşamasına gelmiş olan Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Kemal Gün için telafisi imkansız bir sonucun bütün bir toplumu etkileyeceği, böyle bir durumda insanların hukuka ve devlete olan güvenlerinin daha da sarsılacağı, bu sonucun manevi ağırlığı karşısında hepimizin sorumluluğunun olacağı gerçeği bir an önce harekete geçmeyi gerektirmektedir.

Toplumun bütün kesimlerinin, siyasetçilerin, sanatçıların, akademisyenlerin, gazetecilerin inisiyatif alarak bu eylemlerin bitmesi için taleplerin yerine getirilmesini sağlayacak olan yöneticilere bir çağrıda bulunması gerekmektedir. 

Yaşamı, özgürlüğü ve hakkı esas alan Hak ve Adalet Platformu olarak devletin bütün yöneticilerine çağrıda bulunuyoruz.  Bu insanlarla görüşüp eylemlerini bitirmelerini sağlayın.
OHAL’i bir an önce kaldırın.
KHK ile yapılan haksızlıkları giderecek bir mekanizmayı devreye sokun.
Ülkenin bu gidişatına bir son verin.

 
Ömer Faruk Gergerlioğlu
Hak ve Adalet Platformu Sözcüsü
 
 
Sayın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez,


Hak ve Adalet Platformu olarak işlerine geri dönebilmek için açlık grevi yapan Nuriye Gülmen, Semih Özakça'nın ve Tunceli'de çocuğunun cenazesini alabilmek için açlık grevi yapan Kemal Gün'ün durumuna bir çözüm bulunmasının önemli bir aciliyet arz ettiğini düşünüyoruz. Zira açlık grevinde ulaşılan gün sayıları  yardımına koşmamızı hepimize hatırlatmaktadır.

İslam dini hakkın gasp edilmesine karşı insanlığa çok önemli mesajlar sunmuştur. Mekke'de yapılan haksızlıklara karşı çıkan İslam dinine tüm ezilenler teveccüh etmiştir. Müslümanlar zayıfın, hakkı yenenin, adaletin yanında durmuş, büyüklenenler İslam dininden çok rahatsız olmuştur. Temsil etmekte olduğunuz Diyanet İşleri Başkanlığı da günümüzde haksızlıklara karşı çıkmayı önceleyen bir dinin resmi temsil makamındadır. KHK'larla işinden atılan yargılanmadan mahkum edilip ihraç edilen binlerce kişinin olduğu ve yargısal yolların pratikte kapalı tutulduğu bir durumda ülkenin en büyük din referanslı kurumunun susmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Açlık grevinde olan kişiler kimseye zarar vermeden hak talebinde bulunmaktadır. Bu sivil isteğe toplumun her kesimi kulak kabartmaktadır. Açlık greviyle kalıcı organ kayıplarına uğrayabilecek bu insanlarımıza yönelik en duyarlı ve merhametli yönelişin sizler kanalıyla olması gerekmektedir. İnsan hayatı üzerinden pazarlık yapılmaması ve krize çözüm bulunması için devreye girmeniz hayati önemdedir. 

Diyanet İşleri Başkanı olarak sizden isteğimiz tüm siyasi mülahazaları umursamadan bu insani krize çözüm bulunması için yardımcı olmanızdır. Açlık grevindekilerin sağlık durumları siyasi ve kurumsal tüm endişelerin üstünde olmalıdır. İlahi dinlerin özünde mevcut olan tüm duygu ve düşünceler bu hale sessiz kalmamanızı gerektirir. Adalet, merhamet, vicdan ve insafı herkese hatırlatabilirsiniz. Devlet vatandaş ilişkilerindeki soğuk, resmi ilişkiyi kaldırarak sıcak, insani bir teması gerçekleştirmenizi ve çözümün sağlanmasına yardımcı olmanızı sizden istiyoruz.


Ömer Faruk Gergerlioğlu
Hak ve Adalet Platformu Sözcüsü

23 Nisan 2017 Pazar

Furkan Vakfı'na Yapılan Ağır Polis Müdahalesini Kınıyoruz!







Furkan Vakfı'na üye kişilerin kutlu doğum haftası dolayısıyla Adana'da düzenlemek istediği basın açıklamasına yapılan müdahaleyi kınıyoruz. Önceden haber vermeksizin toplantı düzenlemek anayasal bir haktır, demokratik bir ülkede güvenlik güçleri bu isteği bastırmak yerine toplumun kendisini ifade etmesinin önünü açar. Olması gerekene rağmen yapılan müdahale orantısız güç kullanıldığını göstermektedir.
Kutlu doğum haftasıyla ilgili etkinliklere yurt çapında müsaade edilmesine rağmen referandumda EVET dememiş olan bir vakfın etkinliklerine gösterilen bu tavır düşündürücüdür. Yoksa bu ülkede makbul ve makbul olmayan vakıf ve etkinlikler mi vardır?
OHAL'in referandumda evet çıktığı takdirde kalkacağı söylenmesine rağmen uzatılması ve yaşadığımız hukuksuzluklara yeni keyfilikler  eklenmesi bizi tedirgin etmektedir. Hak ve özgürlüklerin bir lütuf değil devletin sağlamakla yükümlü olduğu görevler olduğunu konjonktür, yer, pozisyon gözetmeden haykırmaya devam edeceğiz.
Furkan Vakfı'na uzunca bir süredir reva görülen bu haksız ve hukuksuz durum toplumu kamplaştırarak sürdürülebilir bir kutuplaşma üretme ve bunu da siyasi bir malzeme olarak kullanma hastalığının nüksetmesinin açık bir tezahürüdür.
İktidarın referandum sonucundan ders çıkarıp yeni bir uzlaşı ve barış iklimini tesis etmesi gerekirken bu kutuplaşmayı derinleştiriyor olması toplumun tamamını ilgilendiren bir krize dönüşüyor.
Hak ve Adalet Platformu olarak kimden gelirse gelsin zulmün karşısında olmak ve kime yapılırsa yapılsın mazlumun yanında yer almak düsturundan ve adil şahitler olmak sorumluluğundan kaynaklı bu saldırıyı kınadığımızı belirtir ve  tekrarlanmaması konusunda devletin yöneticilerinin gerekli hassasiyeti göstermesi çağrısında bulunuyoruz. Furkan Vakfı yönetici ve üyelerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, gözaltına alınan 50 üyenin serbest bırakılmasını talep ediyoruz!








22 Nisan 2017 Cumartesi

Referandum Değerlendirmesi


Türkiye’nin yönetim sistemini esas alan 18 Maddelik anayasa değişikliği paketi önce mecliste hukuksuz ve usulsüzlüklerle geçirildi. Daha sonra halk oylamasına götürülen bu paket Türkiye tarihinin en eşitsiz, en adaletsiz seçim sürecinin ardından yine tarihin en şaibeli sonucu ile kabul ettirilmeye çalışılıyor.

Bu sürecin bir parçası olmuş olan Hak ve Adalet Platformu olarak esas aldığımız adil şahitler olma misyonumuz gereği bu sonucun meşruiyetinin tartışılır olduğuna inanıyoruz. Zira;

10 Nisan 2017 Pazartesi

Referandumun son düzlüğünde ne yapmalı? (Ömer Faruk Gergerlioğlu - 10 Nisan 2017)


16 Nisan'a sadece 6 gün kaldı. Sokaklardaki kampanya hızlandı, herkes son düzlükte istediği oyu biraz daha artırabilmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bunu doğru bir şekilde yapmak için ne yapmalı?

Bu referandum kararsız oranının en yüksek seyretmesiyle dikkat çekiyor. Kararsızlar son saniyeye kadar gidip gelecek, sandık başında bile kararsız durumda olan çok kişi olacağını düşünüyorum. Peki bu kararsızları HAYIR yönünde karar verdirebilmek için ne yapmalı?

Gerginliği düşüren, sinirlerine hakim olanlar kesinlikle bir adım öne geçecektir. Evet çıkması çok zararlı olacak evet ama herşeyin sonu olmayacak, çıkabilecek bir HAYIR da zafer olmayacaktır. Zira memleket meselelerinin çözümü için çok daha büyük gayretler gereklidir. Çıkacak teklif ne büyük iyimserlik, ne de büyük karamsarlık oluşturmalıdır.

4 Nisan 2017 Salı

"Kandırıldık" diyorlar, ya kandırmışlarsa? (Ömer Faruk Gergerlioğlu - 3 Nisan 2017)



Ha bire "kandırıldık" diyorlar, ya kandırmışlarsa?

Yıllarca Fethullah Gülen'le beraber yürüdüler, ortaklık bozulunca "Kandırıldık" dediler, çözüm süreci yaptılar, süreç bozulunca "Kandırıldık" dediler, Rusya krizinde aynısını söylediler, velhasılı saymakla bitmez, her duruma bir kılıf bulundu ve bağlılar da inandı. Ya kandırdıkları? Kandırılma mevzusunu tartışmayacağım, asıl mesele kandırma sorunu.

Ak Parti iktidarının ilk yıllarında AB'ye girmek için büyük gayret sarf etti, bunu vesayetçi askerlerden kurtulmak için yaptığı demokratikleşme konusunda çok samimi olmadığı yıllar sonra ortaya çıktı. Gücü eline geçirdiğinde çok kişiyi hayal kırıklığına uğratacaktı. Dindar entelektüeller, sosyal demokrat olmasına rağmen ve camiasının büyük baskısına rağmen "Yetmez ama evet" diyenler, muhafazakar demokrat olup demokrasi bekleyenler, devlete son bir şans tanıdığı için Ak Partiye güvenen Kürtler, azınlıklar için demokrasi vaatlerine inananlar günün sonunda büyük hayal kırıklığına uğrayacaktı. Ak Parti yıllarca kendilerine vaatler etmiş, sonunda hoyrat bir tavırla onları ezip geçmişti. "Kandırıldık" söylemlerinin yoğunluğundan bu sorgunun yapılamadığını görüyoruz.